sorudan bagimsiz son kisimla ilgili. asi zamanlari one cekildi. vize 2 haftaya cikacaksa bence 2 asiyi da yaptirabilirdin. sadece gidecegin ulkenin sartlarini dusunuyorsun; ama varyantlarin kol gezdigi durumda havalimani, yabanci ulke gibi en riskli yerlere gidecegini varsayarsak biraz da kendini dusunmeni oneririm. yabanci diyarlarda covid kaparsan seyahatin zehir olabilir. hastane, kagit isleri vs.. cok zor. kaldi ki bircok ulke daha kendi vatandasini asilamamisken yabancilari asilamasi dusuk bir ihtimal. tabi asi zengini bir ulkeyse is degisir. ben sirf bu yuzden vizemi bekletip 2. dozu olup oyle gidicem.

@buenosdias aşı randevusu bana geçen hafta çıktı. yurt dışına seyahat amaçlı değil çalışmaya gidiyorum. İşe başladığımda oranın sağlık sistemine kayıt olmuş olacağım. Birinci dozla ikinci doz arası 4-6 hafta var. Belki ucundan yetişebilir miyim bilmiyorum.

Bilinçli olduğunu sanmıyorum. Çünkü infial çıkar böyle bir durumda. Fakat bu mhrs üzerinde sık sık güncelleme yapılıyor bu ara. Bence bug a düşmüşsünüz. Telefonla arayarak randevu almayı deneyebilirsiniz.

@zimbirik telefonla da aradım. Ben Bahçelievler'de oturuyorum. Bana Kemerburgazdaki bir semt polikliniğinde randevu var sadece diyor :) Orada da yaptırmam gereken tahliller yapılıyor mu o da belli değil. Ben günlerdir deniyorum randevu almayı. Önce yoğunluk var falan diye düşündüm. Bugün annemin sisteminden kontrol ettiğimde dank etti. Onunkinden rahatlıkla randevu alınabiliyor. Sanırım mecburen aşı olacağım.

bence bug a düşmüşsünüz gerçekten. Telefondaki randevu sistemi ile mhrs dataları aynı yerden beslendiği için paralellik gösteriyor olabilir. aksini düşünmek istemiyorum.

Aradığınızda anneniz için görünen randevunun kendiniz için görünmediğini kanıtlayabilirseniz, ikisini de kontrol ettirerek, bu problemi fark etmelerini sağlayabilirseniz bu problem ile alakalı sistemsel bi takip kaydı falan açabilirler diye düşünüyorum. bu tip takip/problem kayıtlarını ısrar üzerine açarlar genelde.

Göbekli bence

Ben demezdim. Vücudu iyi bence

bu açıdan bakınca ben demem ya. bu adam göbekliyse benim gibileri falan direkt gömün yani.

çok hafif var ama göbekli demek haksızlık olur tabii.

ne göbeği la aşkfaaşdkfa yok göbek falan.

gobekli falan degil.

Pek göbekli değil ama vücudu şekilli de değil, tam türk erkeği potansiyeli var.

Oha gobekli falan denmez buna. Buna gobekli diyen six pack'siz herkese gobekli diyip geciyor muhtemelen. Kesinlikle gobekli degil.

Göbekli denmesi için yandan baktığında göbeğin meme ucundan ileride olması lazım. Buna en fazla karın bölgesi yağlı denir.

Göbekli değil

No

ne gobegi arkadaslar bu adam zamaninda spor bile yapmis hatta. bu arkadadin vucudu kilosu normal olmasi gerektigi gibi. fazlasi zaten ust kategorilere fazla ugraslara girer.

merhaba diger ben. ben de senin gibiyim, ustune benim bir de alerjim var fakat donem donem engelleyemiyorum ve yiyorum. yemekle zerre aram yok bu arada, yesem de olur yemesem de hatta tatliyi yemekten once yerim, oyle bir sevgi duyuyorum. bunun bir cozumu yok, ben yedigim donemden bi sure sonra cikiyorum canim bile cekmiyor pastaneye gidip yemeden kalkiyorum. tamamen beyinde ve irade icin hicbir yerden cozum gelemez. sartlaman lazim kendini bu zehirli diye.

bir anda değil de yavaş yavaş bırakmaya çalış

çok eskiden çaya 3 şeker atardım. bir müddet sonra 2, sonra 1, sonra yarım. çok uzun süredir şekersiz içiyorum.

abur cubur çok yiyorsan bir anda bırakma. yavaş yavaş bırak.

bir de evde yiyeceğinden fazla bulundurma. o şey evde duruyorsa muhakkak yenir çünkü.

3 4 gün yoksunluk hissediyorsun sonra geçiyor. Sabır lazım.

caletti +1
ilk 4-5 gun bayilacagim sandim, artık şekerli bir şey yiyince içim bayılıyor, canım istemiyor.
ilk bir hafta zor gerisi kolay

Şuursuz gibi şekerli gıda, çikolata, bisküvi, tatlı tüketen biriydim. 6 şubat'ta sıfır şeker hareketine katıldım. Sadece bir kez, başladıktan birkaç gün sonra açık büfe yemeğe gittiğim için tatlı yedim, onun dışında bugüne kadar rafine şekersiz geldim.

Özellikle yemeklerden sonra, sigara tiryakisi gibi yoksunluk çekmeye başladım son bir iki gündür. Çözüm olarak kuru kayısı aldım, canım tatlı çektikçe bir iki tane yiyorum.

Yer fıstığı yemek de şekersiz bir çözüm.

21 gün kendimi ve nefsimi terbiye ettikten sonra, çerçöp önüme gelen tatlıyı bisküviyi yemek yerine, kaliteli ve temiz tatlılardan (baklava gibi, dondurma gibi) ikram edildikçe abartmadan yemeyi planlıyorum.

Bu 12 günde geri çevirdiğim, ikram edilen, yemekten sonra önerilen tatlıları saysam aklınız hayaliniz durur. Eski ben olsam hepsinden fazla fazla yemiştim. Hepsini zor da olsa reddettim. Kararlıyım.

Bir şeylere bağımlı olmak fikri beni çok rahatsız ediyor. Bu sebeple sigara, alkol bağımlılığım da yok. Tatlı bağımlılığımdan da kurtulacağım.

aynı şeyleri yaşadım. şeker yüzünden kendime belki geri dönüşü olmayan zararlar verdim. aşırı şeker tüketimine bağlı olarak gerçekleşen aşırı kilo artışı yüzünden eklemlerimi, belimi vs. darmadağın ettim.

ne yazık ki işe yarar bir tavsiye veremeyeceğim ama belki güç verir: ben son iki ayda yaklaşık 10 kilo verdim ve inan neredeyse hiçbir şeyi değiştirmedim hayatımda. sadece meşrubat tüketmedim, kalori alımımı sınırlamaya çalıştım. daha önceki denemelerimde çok sıkıldığım için bu sefer kendimi sıkmadım. yediğim her şeyin kalorisini saymaya çalışmak yerine, akşam yemeğinde iki tabak yediysem, o gün gofret yememeye karar verdim mesela.

benim için en büyük motivasyon sigarayı bırakmak olmuştu. "sigarayı bıraktım, şekeri de bırakırım" dedim. tamamen bırakmış değilim ama memnunum. ekstrem önlemler işe yaramıyor. bir yerde kafayı yiyip bırakıyorsun.

ilk bir hafta gerçekten ölümdü. bak yetişkin adamım, kek-çikolata istiyorum diye kafamı duvara vuruyordum. kendimi eve kilitleyecektim neredeyse. o "detoks" haftasında gerçekten hiçbir şey yapamadım, tüm gücümle kendimi disipline etmeye çalıştım.

sonra istek azaldı. kolasız yaşayabildiğime hala inanamıyorum. akşam eve dönerken çikolata alma zorunluluğu hissetmemek, "rahatlamak" için yemek zorunda olmamak... bunlar büyük nimetler. artık şekere abanma fikri rahatsız ediyor, o yüzden geri "düşme" korkum bile kalmadı açıkçası. istemiyorum çünkü, mücadele etmek zorunda değilim.

umarım en azından motivasyon sağlayabilir. çünkü bu işten kurtulmanın belirli bir yolu yok. ben belki 5 sene okudum, araştırdım, denedim... hiçbir şey 3-4 günün ötesine götürmedi beni. en sonunda kafayı tamamen yaktım, kendimi gerçekten aşırı zorladım ama "zehri" attım. 10-15 gün sonrasında kafam da yerine gelmeye başlayınca aşırı şeker tüketerek kendime verdiğim zararı daha net gördüm.

dediğim gibi tamamen bırakmış değilim, öyle bir şey düşünmüyorum da açıkçası. benim isteğim sağlıklı olmaktı, bu yolda adım attım. bağımlılığı kırdım. beslememek için de ölçülü olmaya gayret ediyorum. zaten canım çekmiyor bile artık, sadece teklif edilirse ya da ortamda varsa yiyorum.

sana da bunu hedeflemeni tavsiye ederim. ben kendimce detoks yapıp belirli bir süre için HİÇ tüketmemiştim ama gerek yok. azaltmaya çalış.

sigarayı bıraktım, şekeri azalttım. dünyadaki en iradesiz insan olabilirim. vallahi yaparsın. evet çok zorluyor, çok üzüyor ama en fazla bir hafta sürüyor bu. kendini bir şeye ver. ben o süreçte mesela sapık gibi nba maçı izliyordum kardeşimle. tatilde ve stressiz olmamı fırsat bilip, tüm gücümü bağımlılıkla mücadele etmek için ayırmıştım. bazısında ters teper bu tarz bir yaklaşım. bende çalıştı. kendin bulacaksın. yaparsın.

Azaltma ile olmuyo kesmek lazım bağımlıyım

abur cubur yerine, instagramda unsuz şekersiz kek vs. gibi şeyler oluyor onlara geçiş yap. ben çikolatalı kek yapmıştım mesela çok sevmedim tabi ki ama ülker kek yiyeceğime daha iyi bir alternatif oldu.

Artık internette rafine şekersiz tatlı tarifleri veren birçok site/instagram sayfası var.

örn: badeninsekeri.blogspot.com

Ben de annem şeker hastası olduktan sonra şekeri azalttım. Hem kendim hem onun için böyle tarifler deniyorum. Eğer üşenmiyorsan -ki bence bu tip tarifleri normal tatlılara göre yapması daha kolay- bunları deneyip tatlı isteğini bastırabilirsin.

Tamamen kesmen gerekiyor ancak sadece tatlıyı degil bir sure sekere donusen neredeyse her seyi kesmen lazim. O zaman yoksunluk daha kisa suruyor, daha az istek duyuluyor ve daha kolay bas ediliyor. Yani icinde un olan hicbir sey+nisastali gidalar+ glisemik undexi yuksek olan sebzeler vs yeme. Bol su ve hareketi arttir 1 hafta icinde ataklar etkisini yitirecek. Bir sure sonra lan benim canim neden seker istemiyor diye sasiriyorsun. Biraz da aliskanlik degisimi lazim. Mesela yemekten sonra 10-15 dakika da olsa yuruyus yapmak vs. Bi de kahve ve kuruyemis ogunleri iyi oluyor. Zamanla biraz hafifletirsin seker disindakilerden gene ufaj ufak yersin.

lviv - belgrad ikisinden birine bence lviv.

Macaristan.

Geçen sene 4 günlüğüne Belgrad'a gittim, bu sene de Makedonya'ya gideceğim. Sırada Beyrut ve son olarak da Ukrayna var.

Belgrad'dan çok memnun kaldım, tam 3-4 günlük yer. Makedonya'da da Üsküp'e 2 gün Ohrid'e 1 gün ayrımayı planlıyorum.

"şuraya gitme" önerisi olarak macaristan diyebilirim çünkü macaristan schengen ülkesi olduğu için vize istiyor.

onun dışında ben şahsen ukrayna'yı severim, eskisi kadar ucuz değil (hem savaş sonrasında ukrayna ekonomisinin toparlanması hem de türk ekonomisinin göçmesi nedeniyle) ama hâlâ bir türk için en uygun fiyatlı avrupa destinasyonlarından biri. kiev ve lviv iki farklı ülke gibi... ikisi de çok tatlı şehirler. hele ki ikinci dünya savaşı'na ilgin varsa kiev'de kendinden geçersin, tek başına rodina mat ve çevresi MUHTEŞEM. genel anlamda şöyle bir "gezdim" seyahati lviv için 3, kiev için 4 günden fazlasını gerektirmez ancak iki şehrin de müzelerinin, anıtlarının altını üstüne getirmek için belki iki hafta bile yetmez.

velhasıl ukrayna'nın batısını ve ortasını şiddetle tavsiye edebilirim. gelgelelim ingilizceleri leş gibi ve özellikle batıda rusça da konuşmuyorlar. öyle bir sıkıntı söz konusu. iletişim kurmak batı'da eziyet olabiliyor. ben bu durumdan bunaldığım için lviv'e gitmeyi pek düşünmüyorum artık yanımda ukraynaca konuşabilen biri olmadığı sürece. "rusça konuşuyorsan ukraynacayı neden bilmiyorsun?" diye lümpenlerden azar yemekten sıkıldım. şaka değil, bunu yapan insanlar var. onun dışında iyi ama. gezmelik, görmelik güzel topraklar. hele ki daha önce yurtdışına çıkmamış biriysen eğer daha bile iyi. neblim orta avrupa'yı görmüş birine lviv pek özel gelmez mesela ama türkiye'den çıkmamış birisi için muhteşem etkileyiciliğe sahip bir yer.

Macaristan denmis. Oyleyse Amerika Birlesik Devleteri.

Paran varsa Japonya'ya git.

Balkanlar.
Karadağ çok güzel bir doğaya sahip, halkı çok cana yakın birkaç gün kafa dinlemelik düşünüyorsanız Budva'yı öneririm, oldukça ucuz bir yer.
Bosna da hoş bir yer. Sarajevo ve Mostar'ı 4 günde gezebilirsiniz toplam.
Sırbistan, Belgrad büyük ve hateketli bir şehir 1-2 günde gezilebilir.
Makedonya, Üsküp ve Ohrid'yi gördüm. Ohrid çok şirin bir şehir. Manastır yani Bitola için de benzer şeyler söyleniyor.

schengen alabilirim sorun değil ama hiç uğraşmadan bir kaç günlüğüne gidip gelmek istiyorum. o yüzden vizesiz diye belirttim. ukrayna, makedonya ve sırbistan harici pek alternatif yok gibi. bosnaya gitmeyi düşünmüyorum.

Makedonya +1. :)

Biraz da nasıl bir yere gitmek istediğinize bağlı. Moldova vizesiz. Kişinov Avrupa'nın en yeşil yerlerinden biri ve şarapları çok güzel. Sakin, küçük ve huzurlu bir şehir. Böyle bir yer size uygunsa tavsiye ederim.

Vizesiz, biletleri ucuz ve hesapli en iyi sehirler kiev ve belgrad. Havalar iyiyken, minimum 4-5 gece kalacak sekilde plan yapin. Kosturmadan sakin sakin gezin. Her yerde farkli bir sey bulursunuz. Bileti ucuz bulursaniz bir de tiflis+erivan oneririm. Ona da 7 gece iyi olur. 3+3 gece seklinde yapilir. Yersiniz, icersiniz.

bilgisiz ve yorumsuz entry yazanlari, salak olduguna kanaat getirdigimi insanlari engelliyorum, sozlugu kendime gore traslamis oluyorum boylece. cekinmeyin bol bol engelleyin, hayat daha guzel.

kanzuk bi entry yazdı ya, sözlüğü en iyi haliyle tutmak istiyoruz vs diye. o an malum organımla güldüm.

bu gibi entrylere her gün on kere rastlıyorum. eskiden soru başlığa cevap entry yasaktı millet olta atıyordu soru başlık açıp. sonra altına cevap yazanlar uçuruluyor ya da çaylak yapılıyordu.

şimdiki hale bak bir de. kanzuk'un tek amacı daha fazla hit almak. sözlüğü daha iyi bir hale getirmek değil.

galiba artık format diye bişey yok. vuhuhu falan diye yazılar fav manyağı oluyor sonradan da silinmiyordur herhalde bunlar. demek ki serbest.

bohr atım modeli +1

tek amaç para kazanmak. sözlüğün kaliteli içerik kaygısı ortadan kalkalı yıllar oldu.

bu işin başlangıcındaki olay kanzuk'un webrazzi hakkında yazılan bir entry'yi, kurallara uyduğu halde "ticari itibarı zedeleyici içerik" diye silmesi ve yazarını uçurmasıydı. o gün oluşan büyük tepkiyi moderasyonun istifası izledi. ondan sonra da ispiyonlara bakacak adam kalmadığı için ispiyonu kaldırdılar ve sözlük bu hale geldi.

eskiden ispiyon varken en azından entry'nin yazarı moderasyon müdahalesine gerek kalmadan kendi düzeltebiliyordu.

Önemli başlıklarda cidden çok can sıkıcı olabiliyor. Geçenlerde İtalya'da deprem olmuştu. İlgili başlığın altında "melih gökçek'e bağlanmak lazım ehuehu" ya da "beylikdüzü'nden hissetmedim" gibi gerzekçe entriler arasından düzgün bir bilgi bulabilmek için entri ayıklamaya çalışırken ben de aynı şeyi düşündüm. Hatta ben de konuyla ilgili burada başlık açacaktım ama vazgeçtim. Çok sevdiğim bir yazar olan isolde bir entrisinde " sözlük oturmaktan imtina ettiğim semtlere döndü" yazmıştı. Gerçekten de sözlük son zamanlarda cahil cühela troll bir sürü gerzeğin doluştuğu bir yer haline gelmiş.

önce eksi veriyorum.

sonra yazarın profiline giriyorum, kanallara bakıyorum anket ve tv ilk iki sıradaysa, en beğenilen bir iki entrysine bakıp beğenmezsem engelliyorum. bazen direkt engelliyorum. 250 kişi engellemişim az evvel kontrol ettim.

Bence onlar milletin basvurularini gecersiz hale getirip kendi sanslarini arttirmaya calisanlar. Yoksa diyelim 2+ basvuru yaptin ve birine piyango vurdu. Sistemde aninda ayni bilgileri iceren diger basvurular gozukecek hepsi elenecektir usulsuzlukten zaten. Millete boyle yapin deyip, eletip, kendi sansini arttirmaya calisan kisiler olarak goruyorum onlari.

@robokot o da yine ayrı bir çomarlık bence. milletin ayağını kaydırarak kendi şansını arttırma(!) tam türk cehennemi fıkrasındaki türk mantığı gerçekten.

aynen robokotun dediği gibi.

troller bence, amaç gitmek yardım etmek filan değil. trollemek. hatta başarılı bir trollük.

Greencard konusunda doğru bilgiye erişmek istiyorsanız. Amerika da immigration konusunda Türk asıllı uzman Avukatlar var. direkt kendilerini arayın. size mutlaka yardımcı olacaklardır.

www.usailan.com

yine insanları aşağılayan, kendini türk toplumundan ve insanından üstün gören bir süper zeka... insanların green card çekilişini kazanmak için aklınca hile yapması acınası ve iğrenç bir durum ama senin bunu ifade ediş tarzın da aynı derecede komik ve acınası. sen yurtdışını nasıl bir şey olarak kurdun kafanda bilmiyorum ama bu tarz insanlar orada da var ya. kendini bu ülkenin insanından daha zeki ve önemli görerek bir arpa boyu yol alamazsın, anca işte çekilişle falan 20 bin doları bayılıp oranın varoşlarında yaşar, "abü insanlık burda yea" diye aciz egonu tatmin edersin.

3-5 düşük zekalı çakalitonun kendince saçmalamasını türk milletine, bu ülkeye, kendi efendiliğine nasıl bağladın ya? bak daha iyi koşullarda, daha düzgün insanlarla yaşama isteğini anlarım ki bunu herkes ister zaten ama bu tutum iğrenç gerçekten. eline sağlık o çomarların, dinsizin hakkından imansız gelir. alt tarafı çekilişle önüne kemik atılan bir göçmen olacaksın, ne bu tavırlar? bari green card çıktıktan sonra bu kadar tepeden bak türk insanına.

aralarında sitelerin reklamını yapanlar da var.

bende bir tek ben miyim bu manyak diye düşünüyordum ajsdjasnda

Ben bir türlü alışamadım ya. Geçen çıplak uyuyayım faydası varmış diye okuyunca girdim yatağa, normalde 1-2 dakikada uyuyan ben 2 saatin sonunda kalkıp giyindim ve rahat bir uyku çektim.
Soruya cevap; hayır.

üst çıplak fena olmuyor da, dal taşak garip hissediyorum ben. boxer akar.

Uyurken seviyom da normal yasantı sırasında ev içinde hiç denemedim

Boxer giymeden rahat edemem. Hele hava sıcakken g.tümün teri hiçbir yere değmemeli. Bir de ben hemen hasta olabilen bir tipim, biraz hava alayım, ertesi gün karnım ağrır. O yüzden çıplaklığı tercih etmiyorum. Yemek yerken falan dal t.şak kendimi görmek istemem.

Firsatim varsa dusunmeden soyunurum.

bence çok güzel bişey. özellikle duş aldıktan sonra. fısartım olsa evde tüm gün çıplak dolaşırım.

şahsen bir erkek olarak ortalıkta dal budak salkım saçak dolaşmayı sevmem. en azından bir boxer'la takılmak daha iyidir. bence tabii...

ben eve gelip odaya giderken soyunurum

çıplak olmak rahatsız ediyor çünkü bi yere yaslandığımda falan koltuğun tenime değmesi bi süre sonra tahrişe neden olabiliyor.

O yüzden şort ve tşört en rahatı geliyor bana

Var ya süper bişey.

lisedeyken seviyodum da artık sevmiyorum. o zaman ergenliğin/abazanlığın zirvesindeyim, vücut nefis, e öyle her istediğinde evde yalnız da kalamıyosun ananın babanın kardeşinin yanında yaşıyosun. fırsatı bulunca atıyodum donu baksırı, ayna karşısında poz kesmeler, göd kaslarını sıkmalar, türlü türlü itlikler... arkaya da günther'i açıp MMM MY DING DING DONG eşliğinde sallıyodum gururla. ya da şunun gibi tam pornoya gitmelik şarkılar açıyodum,

www.youtube.com

artık sevmiyorum çıblaklığı çünkü vücudumu beğenmiyorum. ayrıca sanırım donu atleti atıp da evin içinde sallayacak kadar şuursuz değilim artık. zaten kıllı adamım, çıblak takılsam her yer kıl ter pislik içinde kalacak. o yüzden efendi efendi giyinik oturuyorum ben.

bu cevap dolayısıyla maruz kalmış olduğunuz iğrençlik sebebiyle özür dilerim. bi ara gelin dans edelim, ödeşelim.

Deprem bölgesinde yaşıyoruz yalnız. Dikkat edin derim yine de :)

Ben de seviyorum çıplak dolanmayı. Hele ki yüzerken pehhh.(deneyin bak valla) :D

Çok iyi çogzel oluyor. Yalnız rahatlığa alışıp kapı çalınca falan o halde açmamak lazım :)

El altında hızlıca üzerinize giyebileceğiniz bir efoşman altı yada şort ve tshirt olsa iyi olur.

Bide pencereler falan full kapalı olmalı tabiki, işin gizlilik boyutundan bahsediyorum. Kendim çıplak dolaşmayı sevsemde evde, pencereden bakınca birisini öyle görsem acayip kızarım heralde.

bizim karşı apartmanda bir teyze sürekli böyle takılıyor. 60 yaşında falan ve perdesi falan yok. Sokakta dar olduğu için baya bizim salonda çıplak dolaşıyor gibi.

Laptop kucaktayken o iş yaş. Uyurken olmuyor bir de.

Evde yalnız olduğum zamanlarda boxer'la dolaştım da çırılçıplak olabilmem için görülmediğimi bilmem lazım, e haliyle bütün perdelerin uçuşmayacak derecede kapalı olması gerek. O da içimi daralttığı için boxer'la takılıyorum, mutluyum.

He yatarken kapımı çeker, pikenin altına girerim çırılçıplak onu havadan bağımsız olarak yapıyorum kafama estikçe.

yüzüme asla kimyasal sürmüyorum. ne temizleme jeli ne peeling ne sabun ne de herhangi bir makyaj. sadece su.
günde 4-5 lt su içiyorum yetiyor bana. leke sivilce fln hiçbişi yok.

o pürüzsüz yüzler genetik bence. arkadaşım hayatında bir kere bile tonik almamıştır bebek poposu gibi cildi. ne benim gibi güneş kremleri alır ne de başka bir şey. beslenmesi de çöp gibi. ama eltim mesela dünyanın parasını verir o bakımlara her ay. aşırı sivilce ve akne problemi var ne yapsa kurtulamadı.

bence yaptığımız ekstradan bakımların en prosu max. yüzde 30 işe yarıyor. yüzde 70 genetik.

Acilin! Ben kimyasal kullaniyorum. Allahim ne buyuk seymis kimyasal kullanmamak.

Neyse. Benim zaten asiri sivilceli bir cildim yok ama tek tuk, regl zamanlarinda falan cikiyordu. Onun disinda ergenlikten kalma lekeler vardi. Ama yine de bebek poposu degil. Renk esitsizlikleri falan var, kizariklik vs. Ben la roche posay'in effaclar duo serisinden peeling ve krem kullaniyorum. Cok etkisi oldu gercekten. Bundan once de eczanelerde satilan acnecinamide markasinin peeling ve kremini kullanmistim. Ondan da cok memnundum. Acnecinamide markasi bir tik daha ucuz. Ikisi de sivilcelerimi de lekelerimi de cok azaltti. Iki gunde bir yapiyorum ben.

Bunun disinda da cildimin yaglandigini hissettigim zaman sabunluyorum (Genelde bu sabah uyandigimda oluyor). Bol su icmek cildi guzellestirir diyor herkes. Onu da yapabilirsin.

Cilt bakimindan once beslenme ve uyku duzenin onemli. Genetik faktorler de var tabi ama asitli ve sekerli gidalardan uzak durup bol su icmek onemli. Ayni sekilde uyku saatlerin, stres vb seyler de etkiler.

Cilt bakimi icin sabah aksam eczaneden aldigim yuz yikama jeli, tonik ve nemlendirici kullaniyorum. Tavsiyem dermatolog tavsiyesiyle cildine uygun dermokozmetik urunler kullanman.

yüzüme sürmediğim bir eşek .ku kaldı ama yine de aklına estiği gibi takılır. bir bakarsın bebek poposu gibi olur, birde bakmışsın harita gibi.

egzersiz, erken uyumak, abur cubursuz beslenmek, ibadet çok iyi gelir. geç saatlere kadar oturmak, kızartma yemek, sinir stres mahveder.

yine de imrendiğim doğal bir şey olursa onu alır denerim. kayısı çekirdeği yağını mimik kırışıklıklarıma kullanıyorum iyi geliyor gibi. doğal iyi bir temizleyici almak da bu aralar aklımda.

Disaridan etki bir yere kadar. Problemli bir cildim varken bir suru sey kullandim hicbiri kalici olmadi. Sonra tedavi oldum bebek poposu dedigimiz cilde ulasinca biraktim her seyi. Tam 3 yildir yuzume nemlendirici bile surmuyorum. Yuz yikama jelleriyle yikiyorum o kadar. Bir sure gunes kremi kullandim her gun. Onu da biraktim. Ten makyaji kesinlikle yapmiyorum. Hicbir problem yok yuzumde. Yani ya genetik olacak, ya da ilacla cildini tedavi edeceksin. Disardan ne kullanirsan kullan istedigin sonucu alamiyorsun.

Ben bayağı uğraşıyormuşum. Ayda bir cilt bakımı yaptırıyordum. Düzenli yaptırmadan sonra artık iki ayda bire yakın ihtiyaç duymaya başladım. Her gün güneş kremi sürerim. Her gece yatmadan önce yıka - tonik - serum - nemlendirici - göz kremi - boyun kremi yapıyorum; unutmazsam günde iki kere, sabah-akşam. Toniği bazen atlayabiliyorum, kurutabiliyor. Haftada iki kere Beta Enzym denen bir nane ile yıkarım (peeling'den biraz farklı) iki-iki buçuk haftada bir peeling+maske yaparım. Ürünlerimi iki cilt doktoruna sorarak alıyorum.

Cildim aşırı sorunlu değildi ama siyah noktam vardı burnumda; cildim sertti ve pürüzsüz değildi. Hala müsmükemmel değil ama dokunduğumda bebek gibi yumuşacık, eskisine göre temiz ve ışıl ışıl. Bazen kendi yanağımı sıkıyorum, o yumuşaklık çok hoşuma gidiyor. Düzenli bir şekilde uğraşıyorum ama çok da zaman almıyor, günlük 10 dakika. Bir yıl öncesine göre bile çok fark etti. Önce-sonra fotoğrafları arasında fark var. Bir günde değişmediği için anında fark edilmiyor ama genelde "Sen bu ara iyi uyuyorsun herhalde, yüzün kendine gelmiş" diyorlar. Bu arada uykusuzluk aşırı fark ediyor. İyi uyuyabildiğim gün parlıyor cilt, uyuyamıyorsam ışıldamıyor. O hep öyleydi bende. Tabii beslenmeyi de sağlıklaştırdım son iki üç yıldır ve spor yaptım. Onun da katkısını yadsıyamam. Eskiden fondöten sürme ihtiyacı hissederdim, artık canım isterse sürüyorum.

10 dk. tempolu yürüsem suratım kıpkırmızı oluyor demişsiniz. Aynı problem annemde de vardı. Cilt doktoruna gitti ve acne rosa denilen bir cilt problemi olduğunu öğrendik. Doktorun verdiği bazı kremlerle şu an geçti. Belki bir cilt uzmanına görünseniz iyi olur.

Benim cildimde bir problem yok. Günlük kullandığım ürünler: vichy'nin temizleme jeli ve nemlendiricisi. Dışarı çıkmadan önce de vichy'nin güneş kremini sürüyorum.

Avusturya hastanesinde neptun hanim var illa kadin istiyorsaniz. Ben adli bey'e gidiyorum normalde (yine avusturya hastanesi) ama o izindeyken neptun hanim'a gittigimde cok tatliydi. Baya da vakit ayiriyorlar.
Diger ozel hastanelere gore de cok uygun. Karakoy'de hemen, iskeleden 5-10'dk yuruyerek.

Ota Tıp var Beşiktaş'ta, pazarın yanı. Oradan Esra Hanım var, gayet başarılı. Yalnız muayene ücreti 90 tl.

Üsküdar Özel Yunus Emre Hastanesi'nde Op. Dr. Ekin Fatma Ünlüer'i öneririm. Muayene ücreti 100 liranın altında olması lazım.

Özel Göztepe Hastanesi'nde Gülşen Barçınlı var. Ama muayene ücreti 130 tl civarında olabilir.

Emin ol doktorlar da SAYGILI hasta ariyorlar.comar hastalar da buyuk sıkıntı

öyledir eminim. keşke çomarların çomarlara gittiği bi sistem olsa. son anda karar değiştirip beşiktaştaki şayan şenli hanıma gittim bu arada. ilişkin var mı diye sordu ve ona göre muayene etti. gayet rahat geçti. seviyeli bir doktordu tavsiye ederim.

hediye cekini satip bu dertten kurtulabilirsin.

kankacım bana hediye edebilirsin mesela :)) ya da aramızda anlaşırız işte

evcimen mi yoksa dışa dönük biri mi olduğuna göre değişir.

dışa dönük biriysen, seni en çok mutlu edecek, ipad ve fotoğraf makinesi. evcimensen kaliteli bir çamaşır makinesi, uzay mekiği gibi bişey.

Hangisine en çok ihtiyacın varsa onu al. Ama ben senin yerinde olsam çamaşır makinesi alırdım. Benim gibi hassas iç çamaşırı koleksiyonuna sahipsen kesinlikle çamaşırları nazik nazik elde gibi yıkayan bir siemens makine almanı öneririm :)Hepsini elde yıkamak işkence.

makineyi ipad'i boşver. en eski beyaz eşyan hangisiyse onu değiştir.

valla aslında benim düşüncem de şu şekildeydi ilk başta: çamaşır makinesi ve ipad zaten var, şu anda olmayana (dslr) yürüyeyim dedim. sonra nedense yine kafam karıştı ama.

onun dışında hassas iç çamaşırı sorunum yok. çekleri satmayı/hediye etmeyi de düşünmüyorum açıkçası, biraz da kendime çalışayım amk, şımarmak benim de hakkım!!

playstation?

@prompter, ps3 var zaten, ps4'e de gerek duymuyorum şimdilik açıkçası.

çamaşır makinası

çamşır makınası

Gaspar Noe'nin kadınlara öfkesi olduğunu nereden çıkardın anlamadım?

Niçe de öyleydi galiba.

en.wikipedia.org
burada birkaç filozof ismi var. google'da misogynist authors diye aratın bir de.

ek: norman mailer geldi aklıma.

Türklerden Ahmet Haşim.

@mountaincat

irreversible filmindeki meşhur tecavüz sahnesinden çıkartmış olabilir.

ayrıca gaspar noe filmlerini izlemek isteyenlere, enter the void filmini de tavsiye ederim. ben sırf "aa tokyo'da geçiyormuş lan" diye izlemiştim. ama çok değişik bir film. kamera açıları, ışıklar ve özellikle hikaye..

yusuf has hacib. kutadgu bilig'den bazı alıntılar:

- kadini boş bırakma kapalı tut
- korkak insanlar kadınlara benzerler
- aslında bu kizlar doğmasa, doğarsa yaşamasa iyi olur; eğer dünyaya gelirse onun yerinin toprağın alti veya evinin mezara komşu olması daha hayırlıdır. (beyit 4511-4512)
- yemekte içmekte kadını erkeklere katma. katarsan ölçüyü kaçırırılar. (beyit 4517)
- kadının aslı ettir, eti muhafaza etmeli, gözetmezsen et kokar.
- evinin kapısını kilitle, eve erkek sokma. (beyit 4519)
- bunlarda vefa yoktur.
- erkek insan sözünden dönmez, dönenleri sen kadın bil (beyit 4520-4522)

bir diğeri alain fournier. kendisinin bir sözü: "kadınlar, yabancı bir adam tarafından arzulanmayı isteyen sefil yaratıklardır."

doğu klasikleri adı altında çıkan 12. yy alimi ibn-i cevzi'nin kadınlar kitabından:
"kadın, kocası için bir köle gibi olduğunu bilmelidir. kendisinin ve kocasının malvarlığının sahibi değildir, onun izni olmadan malına dokunamaz.” (sayfa 105)

"kadınların sünnet olmasını “farz“ olarak kabullenmek gerekir."(sayfa 252)

Öğrenci İşleri'ne danış. Yardımcı olması gerekiyor onların.

elimde kağıt olarak transkriptim var ama bunu scanner'la tarayıp koysam olur mu ki? yüksek lisans başvurusu sonuçta. sakata gelmeyelim sonra :)

Olmayabilir işte, ben o yüzden Öğrenci İşleri'ne danışmanı tavsiye ettim :) Başvuracağın okula sor scannerla taratsam olur mu diye. Olmuyorsa mezun olduğun okulun Öğrenci İşleri'nden rica edersin, pdf olarak ihtiyacım var dersin.

Olur mu öyle saçma şey.Hastanın doktor seçme hakkı saklıdır. Doktorunuzu değiştirebilirsiniz, bu sizin yasal hakkınız. Prosedürü tam bilmiyorum ama söz havada kalır, siz bir dilekçe ile başvurun.Dilekçenizi kurum işleme koymak zorunda. sskgunsorgulama.com

asm'de (aile sağlığı merkezi) tek doktor varsa başka asm'ye yönlendirmesi normal

@la noix tek doktor yok. 4 -5 tane doktor var gittiğim sağlık ocağında. zaten yukarıda yazdığım yazıda da en az iki doktor olduğu anlaşılıyor. ama adamlar bana bu sağlık ocağında böyle bir uygulama yok, değiştiremezsin diyorlar.

benzer bir şey benim de başıma geldi. doktordan memnun değildim aynı sağlık ocağında başka bir doktora gittim kaydımı size aldırmak istiyorum dedim. bana olmaz doktoruna ayıp olur başka birine aldır gibi bir şeyler söyledi. yani aynı sağlık ocağında birbirinin hastasını almaya hoş bakmyorlar. çünkü adamlar devletten kelle başına para alıyor. önce başka bir sağlık ocağına taşıyıp sonra eski sağlık ocağında istediğin doktora gidersin. ama 3 ay gibi bir süre var sanırım doktor değiştirmek için.

kaliteli bir yer gibi gözüktüğüne bakmayın. her binasını süsleyen işletme kaliteli hizmet veriyor anlamına gelmiyor.
aşırı ısrarcı olmaları mafya gibi olmalarından kaynaklanıyor. orada yapılacak işlemler için size mutlaka senet imzalatıyorlar. her ay yine aynı ısrarcılıkla mesajlar göndererek paralarını istiyorlar. aşırı çirkef, pislik yöneticileri var ayrıca. ben gittim oraya paçamı zor kurtardım paramı kaptırdım. ben yandım başkası yanmasın.

bir de üsküdar'da da bir şubeleri var. orası daha da boktan. sakın gitmeyin. tez zamanda batarlar umarım.

biraz sert yüz ifadesiyle hayır deyince dünyanın en kabadayı anketörü olsa sizi zorla durdurup birey soramaz/satamaz/broşür veremez. fiziksel temas yaptığı noktada da çıngarı çıkarabilirsiniz.

benim evin dibinde de sayannora vardı aynı şeyi yapan. elemanları her gördüğümde sayanora diyordum bulaşmıyorlardı.

bakırköy'deki odak kozmetikinkine takılmıştım gençken. satmışlardı bi şeyler de... pişmanım. bi şey satın alcaksam da bu şekilde almam bi daha asla.

ben küfür bile ettim, dik dik bakıp tanıyın beni dedim ama yok, hala aynı yavşaklıkla yanaşıp burnuma 2milim mesafeden yapıştırıyolar kartlarını. bi gün siktir git dedim bi de arkamdan dayılanıyolar ne dedin sen diye. sert yüz, küfür bile kar etmiyo, zaten insanlar zor geçiyo, bunların gereksiz kalabalığı bişey yapmasalar bile sinir bozucuyken böyle davranmalarından bildiğin nefret ediyorum.

italiano'nunkiler fena değil.

Ay-yıldız'a bakabilirsin. Jartiyer çorapları orada Penti'ye nazaran biraz pahalı ama ben memnun kalmıştım.

bende calzedonia'nın var iki tane. bir tane siyah renkli bir tane de ten rengi. siyah renkli olandan pek memnun kalmadım. kayıyor gibi sanki. bilemiyorum belki de modelindendir. üstelik pahalı olmasına rağmen ve çok az kullanmama rağmen bir yerinde yırtık oluştu. dayanıksız da yani. markafonide bazen italiano'nun indirimleri oluyor. onları takip et. o kadar paraya değmiyorlar, çünkü çok kaliteli oldukları için değil ithal olduğu için o kadar pahalılar bence.

"happy three friends" olabilir.

ben garnier 3ü bir arada kullanıyorum 2-3 aydır. içinde böyle tanecikler var, fena değil.

bioderma exfoliating gel.

boyle seyleri cok sik ve duzenli kullanmamaktan yanayim, sebebi de biz sanki cildi asinip altindan tazesi gelecek tek bir tabaka olarak algiliyoruz ama aslinda cildi incelttikce direnci dusuyor, kirisikliga daha meyilli hale geliyor. benim onerim bu tur urunlerin ayda yilda bir uygulanmasi ama bunun yerine hafif temizleyicilerin sik sik kullanilmasi mesela, hem aksam hem sabah hem de gerekirse oglen temizlik yapin ama bu asindirici urunleri kullanmayin. genclikte cok farkedilmiyor ama ileri yaslarda bunu yapanla yapmayan arasinda ciddi fark goruyorum ben.
bir de eskilerin usulu bazi tuyolar veriyim hafif peeling yerine, mesela salata yaptiniz ustune limon sikiyorsunuz, limonluk yerine elinizin parmaklarinin arasinda suzun, cekirdegi ayiklayin, limonu sikip attiktan sonra elleriniz limon sulu ya, hem krem surer gibi ellerinizi biraz ovusturun hem de yuzunuze surun, ellerinizi durularken yuzunuzde biraz kalmis olur, sonra yuzunuzu de durularsiniz limon suyundan, yine ayni sekilde salataya zeytinyagini koyarken bir iki damla elinize denk gelebilir, sonrasinda ilk once ellerinizi ovalarsiniz hem de biraz yuzunuze surersiniz. zaten cilt menliyken bunlar hemen emilir.

Ya bu rare blossom nasıl iyi mi? boynerlerde gördüm, organik olaylarından mı nedir?

Sadece peelingini kullanmıştım ama artık üretilmiyormuş. www.rareblossom.com

Çok teşekkürler hepinize ama aradığım mısır unu- yogurt karışımı kıvamında bir şey ve tek amacı peeling yapmak olan, jel değil de yoğun kremsi bir ürün.

mavicorap, cildim hiç hassas değil haftada bir kullanma ihtiyacı duyuyorum çünkü her gün makyaj yapıyorum. Fırça bile kullansam hiç inceldiğini hissetmiyorum ama teşekkürler uyarın için.

ben "vichy normaderm tri-activ" diye bir ürün kullanıyorum. temizleme, peeling maske üçü bir arada. senin istediğin gibi tanecikli yoğun kıvamlı bir ürün. yüzde 25 oranında kil içeriyor. ayrıca sabun, paraben ve alkol içermiyor.

dur o zaman eskiden kullandigim bir urunu paylasayim,
www.weddingbee.com
buradaki st.ives'in urununu kullanmistim, tavsiye ederim. bulmasi da cok kolay, aynen senin resimdekinin kivaminda.

mavicorap, çok teşekkür ederim biraz zoraki önerdin ama istediğim tam da bu. Hem de kayısı çekirdekli. Ben de Lancasterın kayısılısını kullandım ama jeldi. Bu işte tam istediğim! Teşşekkür ederim. :))

valla senin iyiligin icin, yani dogal yola cekmeye calismistim :D

emma hewitt tamamı. gerçekten hepsi
betsie larkin tamamı, özellikle made of love
ana criado, suddenly summer - heatbeat remix , no one home , down to love (kyau albert remix)
aly and fila , we control the sunlight , perfect love

www.youtube.com

www.youtube.com

Cosmic Gate & Emma Hewitt - Be Your Sound
Gareth Emery feat. Christina Novelli - Concrete Angel
Paul Mad - Believe In Love (Original Mix) bu erkek vokal ama kıyaktır

in and out of love trance değildir.

Perpetuous Dreamer The Sound of Goodbye (Above & Beyond Remix) öz ve net vocal trance'dır. eski stil böyle.
www.youtube.com

yeni jenerasyondan broning feat anthya - divine çok hoş bir eser. hatta progressive vocal trance.
www.youtube.com

armin van buuren feat. justine suissa - burned with desire (rising star remix) all time favorimdir.

son yıllardaki favorim ise: vast vision feat. fisher - everything (aly&fila remix)

buradaki tepside havuçlu kek tarifini yaptım çok güzel oldu hunerlibayanlar.blogspot.com
ayrıca 175 derecede pişirdik

çok yüksek ısıda mı yapıyorsunuz acaba? 170 yetiyor genelde.

@inthechaos denediğim tarifte 170 derecede 30 dk yazıyordu. o kadar sürede o kadar ısıyla içi pişmiyor, fazla ıslak kalıyor. biraz daha pişirince yanmaya başlıyor üstü. bi bulamadım ideal süre ve ısıyı

@johnricksen fırının kapağı otomatik sabitleniyor. fırının kullanma kılavuzunda da kekin kurabiyenin vs. hangi katlarda pişirileceği yazıyor. ona uyarak yaptım.

fırını ısıtın. 4 yumurta(oda sıcaklığında) ve bir bardak şekeri yüksek hızda çırpın. (hacmi iki katı olana kadar) bir bardak rendelenmiş havucu "sıkıp" içine atın. bir tatlı kaşığı tarçın ve bir bardak ceviz (ceviz+fındık da olur, hatta kavurup koyunca daha güzel oluyor) ekleyin, az karıştırın. bir buçuk su bardağı unu eleyip koyun. bir paket kabartma tozu kullanın. yavaş ayarda karıştırın. yağladığınız kek kalıbına malzemeyi döktükten sonra kalıbı sallayın ki içinde hava kabarcığı kalmasın. fırına göre süre değişir ama ortalama 30 dk sürer. tam pişmeden fırının kapağını açıp soğutmayın. kürdan sapladığınızda temiz çıkıyorsa pişmiştir.

Icinin pismesi icin dusuk derecede olmasi lazim zaten isiyi yukselttikce soner disi sert olur ve ici zor piser 170 derecede 45 dakikada falan pisirin ve onceden isitilmis firinda pisirin

dün sen de konsere gittin sanırım :) öyle bişey bilmiyorum. skunk anansie aradığın kişi değil bence.

Yok, dün gitmedim konsere :) Ama bir süredir takipteyim Futacı'yı, günden güne de daha çok sevdiğimi farkediyorum...

konseri çok daha güzel albüm kayıtlarından bence ayrıca.

Morphine
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

korhan futacı tarzı değil belki ama içinden saksafon geçer .d

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.dailymotion.com bunu aç arkadan yatağa kadar yolu var.

Aint no sunshine when she's gone. Sting özellikle.

bu olabilir; (govi- call of the east) grooveshark.com!/search?q=govi+call+of+the+east

bu da olabilir yine govi şarkısı (govi- rising in love) www.youtube.com
(bu şarkı aynı zamanda sex and the city'de, bir sahnede carrie ve mr. big yemek yerken arka fonda çalıyordu)

ben hep, bi bayanla şarap eşliğinde mood for a day dinlemek istemişimdir.